Artan obezite oranları 150 yılı aşkın bir süredir ABD’da salgın gibi yayılıyor.1
Ve bu 150 yıl içinde, ortalama bir Amerikalıyı kilo veremediği için suçlamak moda haline geldi.
Bazı bilim insanları, kilo sorunlarının yetersiz beslenme ve egzersiz seçimlerinin bir sonucu olduğuna ikna olmuş olsalar da, yapılan yeni araştırmalar onlarla aynı fikirde değil.
Yapılan araştırmalar bireysel diyet ve egzersiz seçimlerini incelemek yerine, daha büyük resme –yani çevremize– odaklanmamızı söylüyorlar.
100’den fazla hakem denetimli makalenin yazarı ve UCSF’te klinik pediatri profesörü olan Robert H. Lustig, “BMI eğrisinin alt ucundakiler bile kilo alıyor. Her ne oluyorsa, herkese oluyor ve bu da çevresel bir tetikleyiciyi olduğunu düşündürüyor,” dedi.2
Bu da, bilim insanlarını insan metabolizmasını olumsuz etkileyebilecek gıdalarda ve eczacılıkta kullanılan ve endüstriyel kimyasalların ikna edici kanıtlarını keşfetmeye yönlendirdi.
Metabolizmadaki bu değişiklikler, aşırı kilolu veya obez olmanın yanı sıra zayıflamayı da önemli ölçüde zorlaştırabilir.
Bu reaksiyona neden olan yapay kimyasallara “obezojenler” adı veriliyor.
UCI’de biyoloji profesörü olan Bruce Blumberg, 2006 yılında belirli bir kimyasal türünün laboratuvar farelerinde kilo alımına yol açtığını keşfettiğinde “obezojen” terimini ortaya attı.3
O zamandan bu yana, insanlar üzerinde daha fazla kimyasal obezite tetikleyicisi araştırması yapılıyor. Obezojenlerin insan metabolizmasını çeşitli şekillerde bozma potansiyeline sahip olduğu ortaya çıktı.
Örneğin, bu yapay kimyasallar şunları yapabiliyorlar:
Aslında, bazı obezojenler obezite dışındaki sorunlarla ilişkilidir. Doğum kusurları, erken ergenlik (kızlarda), demaskülinizasyon (erkeklerde), meme kanseri ve diğer sağlık sorunları gibi hormonal bozukluklarla da bağlantılı olabilir.
Ortalama bir kişi her gün obezojenlere maruz kalmaktadır. Örneğin, yaygın örnekler olarak BPA’ları, parabenleri ve ftalatları vücudumuza alıyoruz. Bunlar çeşitli plastik kaplarda, biberonlarda, oyuncaklarda, kozmetik ürünlerinde ve hatta pişirme kaplarında bulunabilirler.
Ve bu kimyasalların ürünlerden arındırılması konusunda ilerleme kaydedilse de, asıl risk beslenmede yatıyor…
Bazı obezojen türleri, tükettiğiniz yiyecek ve içeceklerde bulunabilirler. Ve bunun farkında bile olmazsınız.
Obezojenler tüketildiğinde, hormonlarınıza müdahale etmeye başlarlar ve metabolizmanız üzerinde güç kazanmakta önlerinde hiçbir engel yoktur.
Bu nedenle, kilo vermekte zorlanıyorsanız, bunun nedeni kaloriden ziyade tükettiğiniz yiyecek türleri olabilir.
Gıdalarda en sık rastlanan obezojenler fitoöstrojenlerdir. Bunlar yüksek karbonhidrat içeriğine sahip birçok gıdada bulunurlar, örneğin:
Bu gıdaların besin içeriğine gerçekten yakından bakarsak, karbonhidrat ağırlıklı oldukları açıktır.
Ve ortalama bir Amerikalı günde aldığı kalorinin yarısından fazlasını karbonhidratlardan aldığı için pek çok insanın kilo vermekte sorun yaşaması şaşırtıcı değil: ortalama bir diyet obezojenlerle doludur.
Profesör Blumberg, “[Obezojenler], kilo almak için metabolik değerlerimizi değiştirecek. [Amerika Birleşik Devletleri’nde] tükettiğimiz tipik yüksek karbonhidratlı, yüksek yağlı diyeti tüketirseniz, muhtemelen şişmanlarsınız,” dedi.
Bu nedenle, obezojenlerin vücudumuz üzerindeki etkisini en aza indirmek için tüketimini azaltmamız veya daha da iyisi onları tamamen kesmemiz gerekiyor.
Obezojen içermeyen bir diyet tasarlayacak olsaydık, bunun da düşük karbonhidratlı olması gerektiği açıktır. Bunun başka yolu yok.
Kendinize neden diye soruyor olabilirsiniz.
Karbonhidrat tüketerek, gıda içindeki içindeki fitoöstrojenleri ve gıdayı yetiştirmek için kullanılan yapay obezojenleri istemeden alabiliriz.
Bunu bir düşünün. Günümüzde mahsuller ve baklagiller, bazıları endüstriyel obezojen olarak da bilinen herbisit, pestisit ve fungisitle yetiştirilmiş olabiliyorlar.
Bu nedenle, ekmeğinizin ve yulaf ezmenizin sofranıza nasıl ulaştığını tam olarak bilmiyorsanız, kilo vermek için yapabileceğiniz en iyi şey onları dışarıda tutan bir diyettir – yani ketojenik diyet.
Bir bakıma evet. Bu alanda son zamanlarda hem zayıflamaya hem de metabolik hasardan kurtulmaya yardımcı olan bazı büyük adımlar atıldı.
Beslenme uzmanları, yağ yakmaya ve metabolizmaya yardımcı iki güçlü mekanizmayı bir araya getiren devrim niteliğinde bir yaklaşım geliştirdiler: ketojenik diyet (kısaca keto) ve obezojen kontrolü:
Aradığınız şey bir metabolizma sıfırlamasıysa, devrim niteliğindeki bu diyet uygulaması, bulabileceğiniz en iyi şey. Adı Keto Cycle.
Bu uygulama size zayıflama başarınızı en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmış bir keto diyet planı sağlıyor. Bu diyet sadece keto ve obezojen kontrolünü birleştirmekle de kalmaz, aynı zamanda:
Devrim niteliğindeki bu yaklaşımın, tükettiğiniz obezojen miktarını büyük ölçüde azaltması ve metabolizmanızı hızlandırmaya yardımcı olması muhtemeldir, bu da başarılı bir şekilde zayıflama şansınızı artırır.
Birçok yeni başlayan kişi, bu diyet yaklaşımı sayesinde başladıktan kısa bir süre sonra 5kg’a kadar kilo verebilir. Ve yiyeceklerdeki obezojenlerden nasıl kaçınacaklarını düşünmelerine de gerek yoktur.
Keto Cycle, hangi yemeklerin hazırlanacağı ve hangi yiyeceklerin satın alınacağı konusunda size yardımcı olur. Çok çok kolay.
Metabolizmanızı hızlandırmak artık çok basit olduğuna göre, neden zaman kaybediyorsunuz?
Sizin için doğru olup olmadığını ve bundan ne gibi sonuçlar alabileceğinizi öğrenmek için bu kısa ÜCRETSİZ teste katılın.
Testi doldurarak hiçbir taahhütte bulunmuyorsunuz. Sadece bir dakikanızı alacak ve sadece 28 günde ne kadar kilo verebileceğinizi göreceksiniz.
Bu ücretsiz testten alacağınız şeylerin en azı, kim olabileceğinize dair fikirler ve vizyondur. Ve alabileceğiniz şeylerin en fazlası… vücudunuzu ve metabolizmanızı geri almak olacak.
Yorumlar (0)